Gümüş Yaz, Gümüş Kız – Buket Uzuner

-Gönüllü Yazarımız Mert Er’den-   

Gümüş Kız’ın Serüveni

 Kitap okumak gibi bazı eylemler tek başına yapılır ve bu eylemlerin değerlendirilmesi de okurun içinde bulunduğu duruma göre değişir. Öyle bir kitap okudum ki okuyanda gezme isteği uyandıran, renkli ve capcanlı bir kitap. Mesela bana kitabı hediye eden kişi Yalova’da okumuş, ardından Ankara’ya getirmiş. Ben de hem Kırşehir’de, hem Ankara’da, hem de Balıkesir’de okudum. Bu bir tesadüf mü yoksa bir dürtü mü orasına siz karar verin. Kitabımızın türü: edebi otoportre. Edebiyattaki 25. yılını tamamlamasının anısına, Buket Uzuner’den okurlarına hediye edilmiş bir kitap Gümüş Yaz, Gümüş Kız. İçinde neler yok ki…İçten bir söyleşiden kişisel denemelere, anılardan değerlendirmelere, yazdığı kitaplardan beğenerek okuduğu yazarlara, bağımlılıklarından kendi oluşturduğu sözlüğe, okurlardan gelen mesajlardan öykülere ve en iyi anıları oluşturan resimlerden Altın Güz kitabını yazacağına dair bizlere verdiği söze kadar her şey var. Kendine ait bir dünyayı bizlerle paylaşıyor anlayacağınız.

 Gümüş Yaz, Gümüş Kız‘ı okumaya başlayarak çıkacağınız yolculuk(lar)da, Buket Uzuner’in de bahsettiği gibi satır aralarına bakmak gibi bazı tanımlamalar dikkatinizi çekecektir diye düşünüyorum. Her yazar, eserine kendinden bazı izler katar. İşte, yazarların bıraktıkları bu izler de en iyi satır aralarından takip edilebilir. Hele bu kitap bir edebi otoportreyse yazar hakkında epeyce bilgi edinebilirsiniz. Mesela Buket Uzuner sevdiği yazarları, kitapları, kafeleri ve kendisiyle örtüştüğünü düşündüğü bir resmi ayrı başlıklar altında incelemiştir. Böylece iç dünyasının kapılarını bizlere açmıştır. Her bir inceleme durağında ben de duraksayıp nefes aldım ve kendi iç sesimi dinlemeye başladım. Fark ettim ki Buket Uzuner kendisini anlatsa da okura kendini tanıma fırsatı da sunmaktadır. Çünkü okur bu edebi cümbüş arasında en çok kendisini aramaktadır. Bu da insan olmamızın en tabi sonucudur.

 Buket Uzuner‘in seya hat hakkındaki düşüncelerini anlamak için turist ile gezgin arasındaki farkı anlamak gerekir. Sanırım bu farkı anlatan en iyi cümleler de bunlar olsa gerek: “Benden asla turist olmayacağını, benim gezgin bir ruhla doğduğumu,artık biliyordum. Çünkü Çölde Çay filminde denildiği gibi turistler genellikle belli bir süre sonunda evlerine dönmeye can atan kimselerdir.” Bu cümleleri yani yazarımızın gezgin düşüncelerini tamamlamak için pergel benzetmesini de bilmek gerekir. Nasıl pergelin sivri kolu bir yere sabit diğeri ise hareket eder halde ise Buket Uzuner’in de bir ayağı İstanbul’da, diğer ayağı ise sürekli hareket halindedir. İstanbul’da uzun süre bulunsa bile ona İstanbul’da yaşıyor demeye dilim varmıyor. Çünkü gezgin ruhlu birisi olarak bir yere ait olduğumun söylenmesi beni de korkutur. Seya hat etmenin parayla çok büyük ilişkisi olduğunu düşünürdüm. Başka şehirlere gitmeyi ve oralarda gezmeyi hayal ederdim. Fakat anladım ki yaşadığı şehri keşfedemeyen birisi başka şehirlere de yabancı kalır ve suçu hep başkalarına atar. Bu yazıyı yazmaya beni en çok teşvik eden unsur da buydu. Artık kendi şehrimi keşfetmeye başladım. Haritayı açıp gitmediğim yerlere bakıyorum ve kendime zaman ayırıp oralarda bulunmaya çalışıyorum. Bu yüzden Buket Uzuner’e ne kadar teşekkür etsem azdır. Çünkü bir hayatı değiştirmek hiç kolay değildir; fakat bunu başarabilen sihirli parmaklar da vardır. İşte Buket Uzuner‘de onlardan birisidir ve o asla çok satmak ve birilerinin kopyası olmak için yazmamıştır. Mesela çok satanlar listesinde bulunan kitapların çoğu kuru bir dile ve birbirlerinin aynısı hikayelere sahip. Fakat bu Buket Uzuner için geçerli değildir. Çünkü karakterlerinde kendimizi, çevremizi mutlaka görür ve konuşmalarımızı duyarız. Sırf edebi olmaya çalışmak için uzun ve gereksiz cümleler kurmaz. Karakterlerinin özelliklerini yansıtmak amacıyla onların konuşmalarını birebir verir ve bu da inandırıcılığı, gerçekçiliği artırır. Konular hep gündemin nabzınını tutar ve insan dokusunu çok iyi yansıtır. Bu da onun çok okunmasını sağlar.

 Son olarak belirtmek istediğim bir konu var: Yazının başlarında değindiğim bir resim. Buket Uzuner kendisiyle tamamen örtüşen ve onu anlatan bir resim arayışına girmiştir ve bunun için değişik müzeler gezmiş, kitaplara bakmış ve uzun uğraşlar sonucu aradığı resmi bulmuştur: Vincent Van Gogh’un ‘Sanatçının Arles’taki Odası’. Resimlerle pek ilgisi olmayan ben bile resimlerin yorumlanışından tutun da renk tonlarına kadar her şeye ilgi duymaya başladım. Bir konuda daha Buket Uzuner’e teşekkür etmek zorundayım; ben de kendi resmimi buldum: Arles Forum Meydanı’ndaki Kafe. Kendime göre yorumlamaya çalışıp da gönül verdiğim bir resim. Şunu anladım ki herkesin kendine ait bir resmi olmalıymış. Tabi bir de odası.

-Gönüllü Yazarımız Mert Er’den-

Buket Uzuner’in MorKitaplık’ta yer alan diğer kitapları;

İki Yeşil Su Samuru

Kumral Ada Mavi Tuna