Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım – Paulo Coelho

Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım, Paulo Coelho‘nun ülkemizde 1997 yılında yayınlanmış kitabı.  Benim favori yazarlarımdan biri olan Paulo Coelho’nun okuduğum beşinci kitabı olma özelliği taşıyor. Can Yayınları’nın bu yaz yaptığı kampanya sayesinde bu kitabı okuma şansım oldu.

Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım, Paulo Coelho’nın klasik yazım tarzını barındırıyor. Yazarın kitaplarına aşinaysanız, bu kitabı okuduğunuzda yazarının kim olduğunu tahmin etmek sizin için zor olmaz sanıyorum.

Paulo Coelho, bu kitapta çocukluklarında arkadaş olan bir kadın ve erkeği yıllar sonra bir araya getiriyor. Pilar, büyüdüğü kasabada kalmayı tercih etmiş bir kadın. Sevdiği adam bulundukları yerden başka yerleri de görme arzusuyla genç yaşlarında kasabadan ayrılıyor. Yıllarca mektuplaşıyorlar. Bir gün O, Pilar’a bir konuşmasını dinlemek üzere davet edene kadar yıllarca birbirlerini görmüyorlar.

Karşılaştıklarında Pilar karşısında gördüğü adamı çok değişmiş buluyor. Yaptığı konuşmalar ise biraz farklı geliyor. İnsanlara din hakkında konuşmalar yaparken Tanrı’nın kadın yüzüyle ilgili bir şeyler anlatıyor.

Pilar eve dönmesi gerekse de O’nun bir haftasını kendisiyle geçirmesi teklifini kabul ediyor. Fransa’ya bir yolculuk yapıyorlar. Bu yolculuğa başlamadan önce Pilar neden diye soruyor, neden beni bunca yıl sonra görmek istedin. Aldığı cevap geç kalınmış bir seni seviyorum oluyor. Asıl hikaye de böyle başlıyor.

Böylece Pilar ve O bir yolculuğa çıkıyorlar. Pilar bu arada onu sevdiğinin tekrar farkına varıyor. O’nun da isteği bu zaten. Ancak Pilar’ın mücadele etmesi gereken bir konu var. Sevdiği bu adam, dinine bağlı ve kutsanmış birisi. İnsanları iyileştirme gücü var. Ancak bu kutsal görevinin yanında kendini dinine adayıp bir manastıra kapanmaktansa, insani ihtiyaçlarından vazgeçemediğini, Pilar’ı sevdiğini ve onunla olmak istediğini anlıyor. Pilar’ın ona doğruyu göstermesi gerekiyor.

Pilar onun için doğru olan kararı vermeye çalışırken, bir yandan içinde neredeyse bitmek üzere olan Tanrı sevgisi, O’nun sayesinde tekrar canlanıyor. Anlıyor ki O’na ihtiyacı var. Böylece bir iç savaşıma giriyorlar.

Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım, Coelho’nun tarzında başarılı bir roman.

Roman konusu nedeniyle Hristiyanlıkla alakalı çok kavram barındırıyor. Olaylara o gözle bakmanız gerekiyor. O’nun ve ardından Pilar’ın Tanrı’nın kadın yüzünü keşfetmesini ve bunun önemini anlamak bu nedenle biraz zor sanıyorum. Ancak Tanrı’nın veya Tanrı kavramının mucizelerinin her yerde olduğunu vurguluyorken, bütün dinlere sesleniyor yazar. Bu nedenle kitap daha anlaşılır hale geliyor.

Tabi ki kitabın bize öğrettiği şeyler çok. Özellikle içimizdeki çocuğu kaybetmememizle alakalı çok şey anlatılıyor. Bazen günlük yaşamın koşuşturmacasına kendimizi öylesine kaptırıyoruz ki, hayattan alabileceğimiz zevkler yaşlandığımızda aklımıza geliyor, bu sefer de yerine getirecek enerjimiz kalmıyor. Elimizdeki fırsatları değerlendirmek, içimizdeki çocuğu öldürmemek adına yazılmış bir roman.

Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım, aslında 1993 yılında geçiyor. Pilar’ın bu gezisinin her gününü bölüm olarak yazmış yazar. Ancak okurken, gelişen olaylar sanki günümüzde değil de çok çok eski zamanlarda geçen bir öyküymüş hissi verdi bana.

Kitabın dili oldukça sade. Ben akşamdan sabaha kitabı bitirdim. Bölümler çok kısa, çok sade. Kafanız karışmıyor. Sizin de kolaylıkla okuyabileceğinizi düşünüyorum.

Paulo Coelho hakkında bilgi edinmek için tıklayınız.

Paulo Coelho’nun MorKitaplık’ta yer alan diğer kitapları;

Elif

Kazanan Yalnızdır