Haruki Murakami okumak için çok mu geç kaldım?
Kendim bile evet ve hayır cevapları arasında gidip geliyorum. Tüm dünyanın sevdiği ve Türkiye’de de belirli bir kitlesi olan günümüzün popüler ve başarılı yazarlarından, birçok kitabı dilimize çoktan çevrilmiş. Sahilde Kafka ise kendisinin Murakami101 – Murakami’ye Giriş kitaplarından bir tanesi ve ben yeni okuma şansı buldum.
Peki çok şey mi kaybettim, ne dersiniz? Haydi hikayeye bir göz atalım.
Kafka Tamura, babası yüzünden hayatında ilk defa Tokyo dışında bir yere gidecek olan, evden kaçmış 15 yaşında bir genç. Kafka, sırtında yalnızca kendine yetecek kadar eşyasını yüklenecek, Japonya’ın küçük semtlerinden birine, aslında bu yaşında neden yalnız olduğunu açıklamak zorunda kalmayacağı, dikkat çekmeyeceği ücra bir semte kendini atacaktır. Bu sırada okul için bir araştırma bahanesiyle her gün gittiği Komura Kenti Kütüphanesi’nde Oşima karakteriyle uzun ve derin sohbetlerle pekiştireceği bir arkadaşlık kuracak, diğer yandan kütüphanenin zarif ve kendinden yaşça bir hayli büyük müdüresi Saeki Hanım’a aşık olacaktır. Dikkat çekmeden yaşamaya çalıştığı sırada bir gün, kendini üstü başı kanlar içinde uyanarak bulur ancak ne yaşandığına dair hiçbir fikri yoktur.
Nakata ise valinin verdiği ödenek ile geçinmeye çalışan, okuma yazma bildiği halde tüm bildiklerini nasılsa unutmuş, kendi deyimiyle “pek akıllı olmayan” ve ilginç bir şekilde kedilerle konuşabilme yeteneği olan yaşlı bir adamdır. Nakata, geçimini sağlamak için kayıp kedileri aramak üzere şehrin arka sokaklarına dalar, orada sokak kedileriyle konuşur ve kedilerin izlerini sürer. Ancak bu pek de alışık olmadığımız iş sonucu, bir gün başı kurtulamayacağı derecede belaya girer. Böylece nereye gideceğini ancak gittiği yeri görünce anlayacağı bir yolculuğa çıkar.
Japonya’nın bir köyünde, bir öğretmen ve bir grup öğrenci dağ yürüyüşü yaptıkları sırada baygınlık geçirirler. Bir süre sonra ayılan öğrenciler muayene edildiğinde, herkesin bütün sağlık değerleri normaldir, ancak hiç kimse bu sürede ne olup bittiğini hatırlamaz. Bu bayılmanın sebebi ise bilinmemektedir. Bunun gizli bir silah olduğundan şüphelenen hükümet yetkilileri, konuyu araştırmak üzere bir ekibi köye gönderirler.
Bu iki karakterin ve gizemli olayın bağlantısı ise her zamanki gibi kitabın detaylarında gizli.
Hikaye boyunca Kafka Tamura’ya birçok kez kızdım, Oşima ise favori karakterim oldu. “Pek akılsız Nakata”nın konuşmaları ise gerçek anlamda sabrımı zorladı diyebiliriz, kendimi onunla konuşmaya çalışan karakterlerin yerine koymaktan alamadım.
Sahilde Kafka, bol diyaloglu, kafa patlatmalı sohbetler içeren bir kitap. İlk Murakami kitabım olduğu için aslında çok büyük beklentilerle okudum diyebilirim. Ancak belli bir noktaya kadar kendimi çok sıkmak zorunda kaldım, ardından hikaye bir çorap söküğü gibi geldi. Ama çözüldüğünü söylemek tam anlamıyla mümkün değil, araştırdığım kadarıyla da Murakami genel olarak bazı önemli olayları okuyucuya bırakarak hikayesini sonlandırırmış. Kısacası bitirdim ama kafamda cevapsız birçok soruyla da başbaşa kaldım.
Peki bu kitabı şimdiye kadar okumayarak neler kaybettim sorusuna gelince…Gerçekten sıradışı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Hayatımda çok önemli bir eksiklik değilmiş, ama tamamlandığı için de mutluyum diyebileceğim bir kitap oldu. Bir sonraki Murakami kitabım, bu yazara olan hislerimi daha belirgin kılacaktır sanırım.
Keyifli okumalar dilerim.