İlk Oğuz Atay romanım.
Kitabı çok uzun bir sürede okudum. Bu nedenle kitabı konusu bakımından ve tarzı bakımından tamamen ayrı değerlendireceğim.
Bir Bilim Adamının Romanı İTÜ eski rektörlerinden değerli bir bilim insanı olan Mustafa İnan’ın hayatını anlatır. Kitabın ön sözünde ve son sözünde de bahsedildiği üzere aslında istek üzerine Oğuz Atay tarafından yazılmıştır.
Mustafa İnan, taşrada doğup büyümüş, daha sonra bugünkü adıyla İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’ni kazanmış başarılı bir öğrenci. Ancak üniversiteyi kazandığı yıllara kadar geçen zamanda yaşadığı zorluklar üniversite hayatında da yakasını bırakmamış. Bu zorluklar içerisinde, çok zeki bir öğrenci olan Mustafa İnan, öğrenciliğe, eğitim-öğretime ve mühendisliğe yenilikler katmış, Türkiye’nin en değerli bilim adamlarından biri olarak yetişmiş. Çevresi tarafından çok sevilen, saygı duyulan, eşi benzeri görülmemiş biri olarak anlatılır. Türk eğitim sistemindeki değişiklik yapma çabaları, yalnız bilim değil edebiyat ve sanata olan öğrenme isteği ve aynı zamanda öğrendiklerini doğru bir şekilde öğretme özelliği, vatanına faydalı olma çabaları onu Mustafa İnan yapan en önemli özellikleri.
Mustafa İnan’ın hayat hikayesi bir profesör ve üniversiteye yeni başlayacak olan taşradan gelmiş yeni bir öğrenci arasındaki diyaloglar olarak bize aktarılıyor.
Bu kitapla birlikte Mustafa İnan’ın ismini ilk kez duyuyorum. Böyle bir insanı geç de olsa tanımış olmak, böyle birinin varlığını bilmek beni çok mutlu etti diyebilirim. Hayatının her anını eğitim ve öğretimin önemine adamış kaç tane insan tanıyabilirsiniz bilmiyorum. Bu nedenle Bir Bilim Adamının Romanı, öğrencisinden akademisyenine, böyle birinin varlığıyla gurur duymak isteyen herkesin okuması gereken bir kitap.
Kitabı okumaya çok hızlı başladım. Ancak daha sonra kitabın enerjisi biraz düştü diyebilirim. Oğuz Atay içine sinmediğini söylemiş bu kitap hakkında. Çünkü yazarken Mustafa İnan’ın ailesi tarafından da müdahaleler olmuş. Daha önce Oğuz Atay okumadığım için bu kitapta Oğuz Atay izleri görmek ne kadar mümkün olmuştur o konuda yorum yapamayacağım. Ancak benim dikkatimi çeken şeylerden birisi kitabın biraz dağınık olduğuydu. Örneğin Mustafa İnan’ın edebiyat, divan şiiri sevgisi, kelime köklerine düşkünlüğü biliniyor. Ancak bu kitapta birkaç kere sayfalarca önüme geldiğinde beni yeniden yeniden okumak sıktı diyebilirim. Kitaptan kopmalarım çok oldu. Ama genel olarak baktığımda kitap başarılı bir roman olarak değerlendirilmeli.
Özellikle Mustafa İnan’ın ölümünün anlatıldığı son sayfalar duygusal anlamda vurucu özellikler taşıyor. Taşradan gelmiş bir öğrencinin yaşadığı zorluklar, kendini bu denli yetiştirmesi ve herkes tarafından sevgi ve saygı duyulan biri haline gelmesi çok çok yorucu bir hayat hikayesi. Bu roman aslında Mustafa İnan’ın hayatını anlatırken Türkiye’deki eğitime yönelik de iyi bir eleştiri kitabı olma özelliği taşıyor. Kitabı okurken birçok tanıdık isme de denk geleceksiniz. Kitabın son sayfalarında da resimlerden oluşan bir albüm bulunuyor.
Kitabı okuduktan sonra Mustafa İnan’la tanışmak, sohbet etmek nasıl bir his olurdu kim bilir diye düşünmeden edemiyor insan. Keyifli okumalar.