Yirmi Yıl, İki İnsan, Bir Gün…
Tarih 15 Temmuz 1988. Emma ve Dexter mezuniyet gecelerinde tanışan iki gençtir. Mezuniyet partisinden sonra Emma’nın evinde son bulan gecede gelecekten konuşmaya başlayan Emma ve Dexter, yirmi yıl sonrası için birbirlerine senaryolar yazarlar. Böyle sürüp giden gecede iki aşık olmayı beceremeyeceklerini anlarlarken yıllar boyu sürecek olan dostluklarının temellerini de atarlar. Acaba bir yıl sonra o gün ne yapıyor olacaklardır?
Ve böylece Emma ve Dexter’ın her 15 Temmuz günü hayatlarında neler olup bittiği anlatılmaya başlıyor.
Biraz karmaşık geçen o mezuniyet gecesinden sonra iki iyi dost gibi olmayı başaran Emma ve Dexter sürekli olarak birbirlerine yazmaya başlarlar. Emma hayallerini gerçekleştirememiş olarak tiyatro gösterilerinde rol alırken, Dexter bol bol seyahat etmektedir. Emma hala o gecenin acısını yaşar. Çünkü o Dexter’dan gerçekten hoşlanmaktadır. Kendi evindeki geceden sonra işler kendi istediği gibi olmasa da Dexter ile bu kadar yakın olmakla avunur. Dexter ise Emma’yı hayatının değişmezi olarak tutar. Bir çok kızla ilişkisi olur, hayatında herkes geçicidir ancak Emma hep bir yerlerde, her zaman ulaşabileceği tek kişidir.
Yıllar geçmeye başladıkça Emma karamsarlığa doğru giderken Dexter yıldız gibi parlamaya başlar. Emma erkeklerden uzak durmaya çalışırken Dexter her gün yeni biriyledir. Dexter televizyonda çalışmaya başladığından artık daha meşgul biri olur. Emma ile buluşmaları kavgalarla sonuçlanır.
Daha sonralarda Emma hayatına çeki düzen vermeye karar verir. Hayatına birilerinin girip çıkmasına izin verir. Ömür boyu Dexter’ı bekleyemeyeceğini kendine söylese de Dexter aklının bir köşesindedir her zaman.
Emma hayatını yoluna koyduğunda ise Dexter tüm sahip olduklarını yitirmeye başlar. Televizyon dünyası onu bir anda bağrına basmış, bir anda ise yolun ortasında bırakıvermiştir. İnsanlar Dexter’ı severken, artık kendini beğenmiş bir budala olduğunu düşünmeye başlarlar. Böylece televizyon hayatı son bulan Dexter yoluna sevgilisi Sylvie ile devam eder.
Dexter evlenip baba olduğunda Emma yazarlık kariyerine başlar. Dexter’ın mutsuzlukla devam eden evliliği Sylvie’nin onu aldatmasıyla biter. Dexter işsiz, ailesinden ve kızından uzakta kaldığında soluğu yine Emma’nın yanında alır.
Bunca zamandır aslında birbirlerini bekleyen bu iki arkadaşın hikayesinin devamı Bir Gün‘de saklı.
David Nicholls‘ın okuduğum tek romanı olan Bir Gün, ilginç hikayesi ile dikkatimi çekti. Emma ve Dexter’ın 15 Temmuz’da başlayan hikayelerinin her sene ne şekil aldığını büyük merakla okuyorsunuz. Her bir sene sonrası bazen sizi şaşırtabiliyor, bazen de hüzünlü sonuçlara götürebiliyor. Ancak David Nicholls’ün Emma ve Dexter’ın hikayesini anlatma biçimini çok sevdiğimi söyleyebilirim.
Bütün hayatınızı, aradığınızın tam önünüzde olduğunu fark etmeden yaşayabilirsiniz. Bir Gün’ü okurken bunun ne kadar önemli olduğunu farketmeden edemeyeceksiniz. Bir kadın ve erkeğin ayrı ayrı hayatlarını yaşarken aslında aradıklarının, istediklerinin birbirleri olduğunu anlamaları ve bu sonucun getirdikleri. Emma ve Dexter’ın hayatlarının kesişmesinin bu kadar gecikmesine neden olan küçük olayları şaşkınlıkla okuyacaksınız, bazen kızacaksınız. Bu bazen evdeki telefona bırakılan ve geç okunmuş bir mesaj, bazen de sevilen kişiye yazılan mektubun kaybedilmesi olacak.
Bu arada kitabın filmi de bulunmakta. Gerçekten çok güzel bir yapım, kitabı okuduktan sonra izlemenizi mutlaka öneriyorum.