“Kuzuların Sessizliği’nden bu yana yazılmış en iyi gerilim romanı.”
Kızıl Nehirler, Grange’ın okuduğum ilk romanı. Polisiye/Gerilim kategorisinde okuduğum en iyi kitaplardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yazarın bu konuda yazdığı ilk roman olmasına karşın kurgusu müthiş bir kitap.
Kızıl Nehirler iki ayrı karakterdeki polisin, farklı cinayetler üzerindeki soruşturmalarını anlatıyor. Ardından sizi şaşırtan derecede bir kurguyla bu iki olay, tek bir soruşturma halini alıyor.
Pierre Niémans, polislik mesleğinde kendi sınırlarını çoktan aşmış, bu meslekte herkese adını duyurmuş yetenekli bir polistir. Ancak yıllar geçtikçe mesleğinde şiddet kullanımını artırdığından herkes onun bastıramadığı yönünü bilir. Fransa’nın Guernon kentinde bir cinayet işlenir ve Niémans bu cinayetin ardındaki olayları araştırmak üzere bu üniversite kentine gider. Gittiğinde bu sessiz kentte akılalmaz işlerin döndüğünü görür. Maktül sanki bir ritüele kurban gitmiş gibi bir pozisyonda bir dağa sıkıştırılmış bulunur. Gözleri oyulmuştur. Üniversitede kütüphane görevlisi olarak çalışan bu gençten kim, ne istemektedir? Ardından yeni cesetler bulunur. Bu cesetlerinde gözleri oyulmuş, elleri kesilmiştir. Biri hastabakıcı, diğeri gözlerin taşıdığı genetik özellikler üzerinde uzmanlaşmış bir göz doktoru. Gelişen olaylar kurbanların suçlu olduğunu, katilin ise intikam için harekete geçtiğini gösterir.
Karim Abdouf, Arap ve görünüşü gayet ilginç olan bir polistir. Küçükken yaşadığı ortamlardan dolayı sokakları avcunun içi gibi bilir ve bu birçok olayda işine yaramıştır. Çok başarılı bir polistir, ancak kendine verilen bir görevi kabul etmediği için sessiz bir kent olan Sarzac’a atanmıştır. Böyle bir kentte, bu başarılı polisin mesleğinin hazzını duymasını sağlayacak cinsten hiçbir olay olmazdı, o güne kadar. Bir okula hırsız girmiş ama hırsız hiçbir şey almamıştır. Aynı gün bir mezarlığa girilmiştir ve ölen küçük bir çocuğa ait olan mezardan çocuğun resminin alındığı dikkat çeker. Okuldan ise çocuğun orada okuduğuna dair tüm belgeler, sınıf resimleri, yoklama kayıtları yok edilmiştir. Karim bu olayın izini sürmeye başlar. Öğrendikleri korkunç şeyler onu Guernon’a kadar götürür.
Ayrı ayrı başlayan iki soruşturma Karim’in Guernon’a gelmesiyle tek bir soruşturmaya döner. Resimleri, yaşadığına dair tüm kayıtları yok edilen çocuk geri dönmüştür ve intikamını almak istemektedir. Onun başına gelenlerden ise öldürülen kurbanların her biri ayrı ayrı sorumludur.
Bu kent içine kapanık sessiz bir kenttir. Üniversite, başarılı öğrencilerle tolup taşıyordur. Profesörlerin ve diğer öğretim üyelerinin çocukları genellikle bu üniversitede okumuştur. Kendi aralarında evlenmeye başlayan bu insanlar genlerinde taşıdıkları birçok hastalığı da gün yüzüne çıkarmış olurlar. Doğan çocuklar sakat, zeka geriliği olan çocuklar olmaya başladığında olaya kurbanların aileleri dahil olmuştur. Bu aileler, kurdukları komplolarla köylülerin sağlıklı çocuklarını, öğretim üyelerinin çocuklarıyla hastanede doğum sırasında değiştirerek üstün bir ırk yaratma çabasındadır. Bu kentin köylüleri dağcılıkta ve diğer spor dallarında usta, yani fiziki açıdan üstündürler. Böylece onların bebekleri de bu geni taşımaktadır. Yapılan değişim ile sağlıklı ve güçlü bebekler üniversitede öğretim üyesi olan ailelere veriliyor, böylece entellektüel açıdan da üstün yetişmeleri sağlanıyor. Sonuçta beden ve aklın üstün olduğu bir ırk yaratılıyor.
Bu olayı öğrenen birisi ise intikam almak istiyor.
Kızıl Nehirler, okurken gerilimi iliklerinize kadar hissedeceğiniz türden bir roman. Özellikle Karim’in Guernon’a kadar olan macerasında yaşadıklarını okurken tüylerinizin ürpermemesi mümkün değil. Jean Christophe Grangé burada anlatımını konuşturmuş diyebiliriz. Yer yer bu tip kitaplarda gördüğümüz klişeleri de görmek mümkün. Ancak kitabın kurgusu ve anlatımı bir arada muhteşem bir sonuç veriyor.
Kitapta kötü olarak eleştirebileceğim tek yer son kısmı. Katilin kim olduğu ile ilgili değil, katilin ortaya çıkarılış biçimi. Olayların nasıl döndüğünü anladığınız bir sırada, bence olmaması gereken bir biçimde, kitap bir anda son buluyor.
Kızıl Nehirler’in filmi de mevcut. Malesef kitabın hakkını veren bir film olmamış. Kitapla alakası olmayan karakterlerin seçimi başta olmak üzere yavan bir havası var. Ayrıca Mağripli polisimiz Karim’in olmadığı bir Kızıl Nehirler düşünmek imkansız. Bu nedenle Kızıl Nehirler filmini izleyecek olanlara öncelikle kitabını mutlaka okumalarını öneriyorum. Hatırlatmak istiyorum, Kızıl Nehirler 2 : Kıyamet Melekleri bir kitap değil. Grangé’ın sinema filmi olarak Kızıl Nehirler’in devamı niteleğinde senaryosunu yazdığı film.
Biz Efendileriz, Biz Köleleriz.
Biz Her Yerdeyiz, Hem de Hiçbir Yerde.
Biz Karar Verenleriz.
Kızıl Nehirlerin Hakimiyiz.
Kızıl Nehirler, kitabın konusundan da anlayacağınız üzere, insan kanını temsil ediyor. Bir ırk yaratma peşinde olan kişilerin, insanların hayatlarıyla ve böylece genleriyle nasıl oynadığını anlatıyor Kızıl Nehirler. Okumaya kesinlikle değer bir kitap.
Jean Christophe Grangé Hakkında Bilgi Edinmek İçin Tıklayınız.