Yazıya başlamadan önce şunu söylemek isterim ki okumadan önce bu kitaba karşı çok ön yargılıydım. Herkesin aynı kitabı okuduğunu görmek, her kitapçıya girdiğimde gözüme bu kitabın çarpması bende olumsuz bir önyargı oluşturmuştu. Bir gün Elif Şafak’ı bir televizyon programında izledim. Elif Şafak’ın anlattıkları ve sunucunun kitaptan okuduğu bazı bölümler, telefonla bağlanan okuyucuların yorumları beni gerçekten çok etkiledi. Ve ben de Aşk’ı okumaya karar verdim.
Elif Şafak’ın kitabında tasavvuf ve günümüz hayatı bir arada yer alıyor. Romandaki karakter Ella; Amerika’da yaşayan, evli ve üç çocuk sahibi bir kadındır. Hayatın monotonluğunda sıkışıp kalmış ve bunun farkına vardıkça düşünceleri daha da karmaşıklaşmaktadır. Katı kuralları ve inançları olan bir kadındır Ella. Ve mutsuzdur. Kocası ile ilişkisi iyi gitmemekte ve çocuklarıyla da zaman zaman sorunlar yaşamaktadır. Kendisine evinde bir dünya kurmuştur ve sosyal hayatı her geçen gün kötüye gitmektedir. Durumu fark eden kocasının yardımıyla bir yayın evinde editörlüğe başlamıştır. İşte aslında her şey bu noktada başlar. Ella, hakkında rapor yazması için verilen ilk kitabını eline alır. “Aşk Şeriatı”. Bu kitap, eline alıp okumak dahi içinden gelmeyen Ella’nın hayatını değiştirecektir.
Ella’nın hayatını okurken birden 1252 yılında buldum kendimi. Aşk Şeriatı’nın içinde… Şems-i Tebrizi ve Mevlana’nın zamanında… Genellikle kitaplarda ağır bir dille işlenen İlahi Aşk’ı, Elif Şafak en anlaşılır ve en sürükleyici şekilde sunmuş kitabında. Yazar, Şems-i Tebrizi’nin hayatından, hayat görüşünden, Mevlana ile tanışmasından, beraber geçirdikleri hayattan ve acı ölümünden çok farklı ve çok güzel bir şekilde bahsediyor. Şems’in 40 kuralı ise kitaba yön veriyor diyebiliriz.
Beşeri aşk ve ilahi aşk… İki farklı konuyu ilginç bir şekilde bağlayan ve bizlere sunan bu güzel romanı daha önce okumadığım için pişmanlık duydum. Ama bu kitapla öyle bir zamanda tanıştım ki, bana gerçekten güç verdi ve yol gösterdi.
Aşk’ı okurken düşüneceksiniz, şaşıracaksınız, duygulanacaksınız…
Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir. ( Şafak, 2009).
Yazar hakkında bilgi edinmek için tıklayınız.
Elif Şafak’ın MorKitaplık’ta yer alan diğer kitapları;