Bir solukta dedikleri bu olsa gerek!
Bakire’yi okumaya başlamamla bitirmem bir oldu diyebilirim. Son zamanlarda okuduğum en başarılı biraz gerilim, biraz aşk ve biraz polisiye karışımı olan ve usta bildiğiniz yazarlara ve kitaplarına taş çıkartan bir kitap. Tek kelimeyle muhteşemdi.
Olaylar Small Plains adlı kasabada geçiyor. Şerif Nathan ve iki oğlu Rex ile Patrick’in karlar altında kalmış çıplak bir kadın cesedi bulmalarıyla kasabada birçok hayat bir daha eskisi gibi olmamak üzere değişiyor.
Abby ve Mitch aileleri dost olan iki genç sevgili. Abby’nin odasında yakınlaştıkları sırada Mitch’in Abby’nin babasının odasına kondom aramaya gitmesi gerekir. Ancak Mitch Abby’nin babası Quentin’e yakalanmamak için uğraşırken, Abby’nin babasının acil bir telefon üzerine odaya girdiği sırada saklanmak zorunda kalır. Bundan sonra şahit oldukları hem kendisinin, hem Abby’nin hem de yakın arkadaşları Rex’in hayatını tamamen değiştirecektir. Çünkü Quentin ve Rex’in babası Nathan odaya bir kız cesedi getirmişler, cesedin teşhis edilmemesi için beyzbol sopasıyla onu tanınmaz bir hale getirmişlerdir.
Ertesi gün Abby’nin, Mitch’in ve Rex’in hayatları değişir. Çünkü Mitch eve gittiğinde yargıç olan babası Tom’a gördüklerini anlatır, Tom aynı zamanda iki yakın arkadaşı olan bu şüphelilerle konuşur, ancak onlar Mitch’i şüpheli olarak gösterebileceklerini söyleyerek onu tehdit ederler. Bunun üzerine tüm bu olayların yaşandığı gecenin ertesi günü babası Mitch’i kasabadan kimseye haber vermeden uzaklaştırır. Ve 17 yıl boyunca kimse Mitch’den haber alamaz.
Kimse bu genç kızın cesedini teşhis edemez, sessiz kalanlar dışında. Rex cesedi karlar altında gördükleri gün tanımış, ancak tek kelime etmemiştir, kendince sebepleri yüzünden. Bunun üzerine genç kızın bedeni isimsiz olarak, kasaba halkının yardımıyla gömülür. Abby’nin babası Quentin cesedi incelediğini ve genç kızın tertemiz, yani bakire olduğu yalanını söyler. Böylece kasaba bu genç kıza “Bakire” adını verir. Kasaba kimsesiz bir kıza yaptıkları yardımdan dolayı, kızın sanki borcunu ödemek istercesine hastaları iyileştirdiğine, dileklerini yerine getirdiğine inanır. Böylece “Bakire” ünlü bir anıt mezar olarak anılır.
Peki bu genç kız aslında kimdi? Bazı insanlar kimliğini bildikleri halde neden açıklamadılar? Neden genç kızın bakire olması konusunda yalan söylendi? Bu genç kız cesedinin üç arkadaşın hayatıyla ve ailelerinin hayatıyla ilgisi neydi? Gerçek gün yüzüne çıkmak için neden 17 yıl bekledi? Hepsi Bakire‘de.
Kitabı okurken genç yaşta filizlenen bir aşka ve bu aşkın ailelerin zoruyla nasıl yarım kaldığını öğreniyoruz. Mitch’in her şeyi geride bırakarak kasabayı terk etmesiyle hayatında oluşan boşluk, ailesini yanında hisssedememesi sizi de burkuyor ve sinirlendiriyor. Rex’in de ağabeyi ve yakın arkadaşının gölgesinde kalışının karakterindeki etkilerini görüyoruz.
Bakire, dediğim gibi son zamanlarda okuduğum -yalnızca türüne ait değil- en iyi romanlardan bir tanesi. Anlatımı sizi kesinlikle sıkmıyor. Olaylar bölüm bölüm bir geçmişte o gece yaşananlar, bir de günümüzde Mitch’in kasabaya dönmesiyle gelişen olaylar olarak anlatılıyor. Böylece yazar Nancy Pickard merakımızı sürekli kılıyor.
Bakire’nin yazarı Nancy Pickard 5 ödüllü bir yazar. Macavity Ödülü, Agatha Ödülü, Anthony Ödülü, Shamus Ödülü ve Barry Ödüllü yazar, Bakire’de ustalığını konuşturuyor. Olayların örgüsü, birbirine bağlanış biçimi çok güzel kurgulanmış. Bakire, New York Times Bestseller ‘da yerini almış bir roman. Benim gibi biraz gizemli hikayeleri de seviyorsanız Bakire okumanız için mükemmel bir tercih olacaktır.
Kitabın kapak tasarımını yine çok beğendiğimi eklemek istiyorum.