Çilek Kızlar – Joyce Maynard

“Çileğin çoğaltılması temelde basit bir kavramdır. Çilek bitkileri büyürken yeni sürgün verir, bitkinin kendisi ölürken yaşamaya devam eden küçük filizleri çıkmaya başlar. Bu filizlere ‘kızlar’ denir. Yeni çilek fidelerini de bunlardan, yani kızlardan elde edersiniz.”

( Maynard, 2011, s. 187 )

Çilek Kızlar, Joyce Maynard’ın son yıllarda çıkan bazı haberlerden ilham alarak yazdığı romanı.

New Hampshire eyaletinin bir kasabasında yaşayan Plank ailesinin babası Edwin’in, yağmurlu bir günde gönüllü itfaiyeci olarak çalışıyor olmasıyla başlıyor hikaye. Kasırganın olduğu gün Edwin evden ne kadar çıkmak istemese de çıkıyor, ancak geceyi karısı Connie ile daha iyi geçirebileceği düşüncesiyle evden çıkıyor. O gece annesinin rahmine düşen 2 bebek, 4 Temmuz 1950 yılında dünyaya geliyorlar. Aynı kasabada, aynı hastanede. Ancak bir karışıklık oluyor ve bebekler yer değiştiriyor. Böylece Ruth ve Dana adındaki iki bebeğin hayatı çok farklı yönlere gidiyor.

Ruth, çiftçi bir baba ve dinine bağlı bir annenin kızı olarak yetişiyor. Bu toprakları, çilek tarlalarını, babasının ona tarım ile ilgili verdiği dersleri seviyor. Edwin’in çiftliği aile geleneği olarak devredecek bir oğlunun olmaması şimdilik bir sorun yaratmıyor. Ruth bu çiftliği sevse de içinde bir yerlerde bu aileye ait değilmiş gibi bir his uyanıyor. Kızkardeşlerine benzemeyişi, annesinin ona karşı hep mesafeli duruşu bu etkiyi yaratıyor onda. Sanata olan ilgisini farkediyor, annesi ne kadar onaylamasa da çizmek tek tutkusu oluyor.

Dana ise ressam bir annenin ve sürekli köşeyi dönmeyi planlayan bir babanın kızı olarak, devamlı seyahat edip oradan oraya taşınarak geçiriyor hayatını. Annesi ve babasını evebeyn rolüne oturtamıyor. Ailesinde tek sevdiği kişi ağabeyi Ray de bu aileden uzaklaşmak için fırsat kolladığından, devamlı yalnız kalıyor. Okulda geçirdiği zaman boyunca diğer kızlardan farklı olarak erkeklere değil de hemcinslerine ilgi duymaya başlıyor. Bir de içinde bir yerlerde yeşeren toprak sevgisi, bir şeyler ekip biçmek ve ailesinin sürekli taşınıyor olmasının verdiği sıkıntı üzerine bir yerlere kök salma isteği beliriyor.

Ruth’un anlam veremediği bir şekilde annesi Connie, devamlı olarak Dana ile aynı gün doğduğu için onların Doğum Günü Kardeşleri olduğunu söylüyor ve bu yüzden Dickerson ailesiyle iletişimi koparmamaları gerektiğini vurguluyor. Her yıl yalnızca bir bardak limonata içmek için onca yol tepip Dickerson’ları yaşadıkları yerde ziyaret ediyorlar. Dana ile birbirlerinden her ne kadar hoşlanmasalar da annesi Dana’yla, ilgi alanlarıyla, dini eğitimiyle fazlasıyla ilgileniyor. Bir de babasıyla bir gün müzede Dana’nın annesi Val Dickerson ile karşılaşıyorlar. Kadının gözlerinin yaşlarla dolmasına yine bir anlam veremiyor. Dickerson ailesinde tek ilgilendiği kişi Ray Dickerson oluyor.

Ailelerine karşı bir aidiyet hissedemeyen bu iki genç kızın hikayesi giderek karmaşıklaşıyor. Ray ve Ruth’un başlayan ve fırtınalı bir şekilde süren ilişkileri, Ruth’un hamile kalıp annesinin onu eve döndürmesiyle sonlanıyor. Bu sırada Dana kız arkadaşıyla birlikte bir çiftlik satın alıyor ve tarımla uğraşıyor. Edwin Plank ile devamlı olarak görüşüyorlar ve bu adama karşı tarif edemediği bir sevgi besliyor.

Karışan iki bebeğin hayatı hep birbiriyle kesişiyor. Acaba bu yalnızca bebeklerin karışmış olması ve ailelerin bunu farkettiklerinde çok geç olması yüzünden kimseye tek kelime etmemeleri sebebiyle birbirlerini görmek istemeleriyle mi alakalı, yoksa derinlerde yatan bir aşk yüzünden mi?

Çilek Kızlar, yazar Royce Maynard‘ın da etkilenmiş olduğu son zamanlarda basında gördüğümüz bebek karışması olaylarından birinin üzerine inşa edilmiş bir roman. İçinde toprak sevgisinden sanat sevgisine her şey var. İki genç kızın ailelerine ait değillermiş gibi hissetmeleri de psikolojik olarak onların hayatını bambaşka taraflara sürüklüyor.

Çilek Kızlar zevkle okuduğum bir roman. Ancak kitabı okurken en baştan beri bu kızların bu aileye ait olmadığı ve karışmış oldukları hissi hüküm sürüyor. Bu bilgi bizim için sürpriz olmuyor. Ancak tabi ki kitabın sonunda çok farklı bir sürpriz yatıyor, bunu da okuyuculara bırakıyorum.

Joyce Maynard’ın New York Times Bestseller’da 1 numaraya oturmuş kitabı Çilek Kızlar, yine hayatta bazı küçük olayların neye mal olabileceğini gösteriyor. Kitap tasarımını da çok beğendiğimi eklemek istiyorum.