Martin Eden – Jack London

martin-eden

Martin Eden klasikler arasında çok okumak istediğim bir kitaptı. Bu nedenle Kitap Kardeşliği’nin Şubat ayı kitabı seçildiğinde benim için de güzel bir bahane oldu. Ayrıca İthaki Yayınları’nın yaptığı çekilişle Martin Eden kitabını kazandım, çekilişle kazandığım ilk kitap olması nedeniyle gerçekten çok sevindiriciydi benim için:) Bol şansla başladım okumaya…

Başkahraman Martin Eden işçi sınıfından gelen, hayatını çoğunlukla denizcilik yaparak kazandığı parayla sürdüren sıradan bir insan. Bir gün zengin tabakadan bir beyefendi olan Arthur’u kavgadan kurtarınca, Arthur onu teşekkür niyetiyle evine yemeğe davet eder. Böylece Martin’in hayatı büyük bir değişime uğrar. Çünkü bu yemekte hem ilk defa böyle nazik ve üst seviyeden insanlarla birlikte olur hem de hayatının aşkı, Arthur’un kız kardeşi Ruth ile tanışır. Oldukça eğitimli olan Ruth, Martin’in aklını başından alır. Böylece Martin, onun kalbini kazanabilmek için önce gözünde yer edinmeye karar verir ve kendini kitaplara, edebiyata, şiire verir; kütüphaneden çıkmaz. Bu arada kendini de geliştirmektedir ve bazı şeyleri de sorgulamaya başlar. 

Ruth da Martin’e karşı boş değildir. Onun kaba birisi olmasına rağmen güçlü yanları dikkatini çeker. Ancak Martin’i yine de yetersiz görür. Böylece Martin’i eğitmeye, daha doğrusu yönlendirmeye başlar. Kafasındaki ve ailesinin onaylayabileceği birisi haline getirmeye çalışır.

Martin bu sırada şiirler, öyküler yazar. Geçinebilmesinin tek yolunun yazdıklarını satmak olduğunu düşünür. Böylece Ruth ile de evlenebilecektir. Ancak yazdıklarını satabileceği gün bir türlü gelmek bilmez. Yayınevleri ve dergiler yazdığı yazıları birer birer geri gönderir. Ruth’un iş bulması konusundaki ısrarları onları ayrılığa sürükler.

Martin yazdıklarını satabildi mi, Ruth ile birlikte olabildiler mi, sahip olduğu hayat onu tatmin etti mi..Tüm bunların cevabı kitapta.

Martin Eden, Jack London‘ın en önemli eserlerinden bir tanesi. Sınıf farklılıklarını, insanların birbirlerini nasıl değerlendirdiklerini gözler önüne sermiş. Martin kendisini Ruth ve ailesine beğendirmeye çalışıyor, ailesi ise işçi sınıfından gelen bu kaba adamı bir türlü kendilerine yakıştıramıyorlar. Martin’in çektiği sıkıntılar cabası, bazen yiyecek yemeği olmuyor veya giysilerini rehin bıraktığı için sevdiği kızla görüşemiyor bile. Kendi düşüncelerini kabul ettiremiyor, zengin olmadığı için insanlar düşüncelerine önem vermiyor, ailesi bile. Son olarak insanların bir anda ne kadar değiştiğine tanıklık etmek isterseniz, Martin Eden’i okuyun derim.

Herkes Martin karakterini çok severken ben o kadar da sevemedim. Yazma konusundaki ısrarları beni bunalttı, resmen git de işe gir artık diye kızdım kendisine ama başkahraman işte ne yaparsınız, hırslı oluyorlar 🙂 Bir de kitabın sonlarına doğru artık kendi tabakasındaki insanları beğenmemesi çok da hoşuma gitmedi. 

Kitap güzel olmasına rağmen tabii ki benim için ufacık sorunlar da vardı. Öncelikle kitaba hızlı başladım. Hızlı hızlı ilerlerken, ortalara doğru her şey benim için yavaşladı. Çünkü Martin yazıyor yazıyor ve yazıyordu ve  bu sayfalar beni biraz sıksa da ilerledim. Bazı yerleri çok detaylıydı kitabın, özellikle şunu yazdı bu kadara satıldı, bu dergiye gönderdi bu dergi şöyle cevap yazdı falan derken kafam allak bullak oldu. Bu arada bazı yerlerin üzerinde durulmadı. Örneğin Martin’in Ruth’la yaşadığı ayrılık kendisini hiç sarsmadı veya kitaptaki bir karakterin ölümünden neredeyse hiç etkilenmedi. Devamlı Martin’in yazmasına odaklanılmıştı ve biraz robotik geldi bana bu kısımlar.

Klasik bir kitap olmanın özelliklerini taşıyor Martin Eden. Dili çok çok ağır bir kitap değildi ve ben dilini çok beğendim. Gözümden kaçmadığı için ekliyorum, kitabın sonlarına doğru de – da yazımı konusunda ciddi hatalar vardı, yayınevi bunu düzeltmeli ( 4. Basım ) . 

Martin Eden bittikten sonra kısa bir araştırma yaptım. Jack London bu kitaba kendi hayatından çok şey katmış, bu nedenle Martin Eden’e yazarın yarıotobiyografik kitabı deniliyor. Kendisi de denizcilik yapmış, yoksulluk çekmiş, tabii ki edebiyat tutkunuymuş ve kurtuluşun tek yolunun yazdıklarını satmak olduğunu düşünmüş. Yazdıklarını satabilmek için verdiği uğraşlar Martin Eden’e hayat vermiş. İlk sattıkları yazılarından kazandıkları paralar aynı örneğin, ilk kazandıkları büyük para da.  Yazarın ölümü hakkında çeşitli senaryolar var ve bunlardan bir tanesi de Martin Eden’in sonuyla aynı. Kitaplarında ağırlık verdiği bir konu bu ve ben de Jack London’ın böyle ölmüş olabileceğini düşünüyorum. Çok gizemli oldu ama kitabın sonunu da mahvetmek istemiyorum.

Martin Eden döneminin önemli kitaplarından bir tanesi. Benim ilk Jack London kitabım. Beyaz Diş ile devam edeceğim:) 

İthaki Yayınları‘na teşekkürler.