Piraye – Canan Tan

Canan Tan‘ın okuduğum ilk kitabı Piraye. Bir o kadar güzel, heyecan verici; bir o kadar da hüzünlü bir öykü.

Piraye, ailesinin iki kızından küçüğü. Babası ona Nazım Hikmet’in karısının ismini vermiş. Bu nedenle edebiyata da bir hayli ilgisi olan Piraye, şiirlerdeki gibi bir Piraye olma arayışında.

Piraye’nin üniversiteye başlamasıyla gelişen öykümüzde, adım adım Piraye’nin olgun bir genç kadına dönüşmesi, aşık olması, anne olması ve acıların en büyüğünden birini yaşaması anlatılıyor. Piraye Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği’ni kazandığında babasının mesleğini devam ettireceği için hem sevinçli, edebiyata olan ilgisi nedeniyle de biraz hüzünlüdür. Ancak zamanla üniversitede edindiği arkadaşlar onu okula bağlar ve mesleğini sevmesini sağlar.

Piraye, şiirlerdeki gibi bir Piraye olma isteğindedir. Bir erkeğin kalbini fethetmesi bir o kadar zordur. Yakın arkadaşlarının da ilgisini toplayan Piraye birkaç kez teklif alır, ancak hiç kimse onun kalbini heycanlandırmayı başaramamıştır. Ayrıca özgürlüğüne de düşkün olduğundan aradığı hayat arkadaşının da aynı karakterde olmasını ve kendisine de bu konuda saygı duymasını istemektedir. Kendisini hem sevmeli, hem de kendine hapsetmemeli…

Tabi ki bunlar hayatını paylaşacağı erkek olan Haşim’i görene kadardır. Haşim, Diyarbakırlı bir ailenin tek oğludur. Tıp eğitimini yarıda bırakarak Diş Hekimliği’ne geçiş yapmıştır. Yaşı nedeniyle de çok olgun olan Haşim’den etkilenmemek mümkün değildir. Piraye ile tanıştıkları anda ondan çok etkilenen Haşim, duygularını uzun süre gizlemez. Piraye 3. sınıftayken ona evlenme teklifinde bulunur. Haşim’e karşı bir şeyler hissetse de evlenme fikrinden henüz uzak duran Piraye zaman ister. Ancak ailesinin de Haşim’i öğrenmesiyle işler kendi kontrolünden çıkar. Böylece hızlı bir şekilde kendisini Diyarbakırlı Haşim ile nişanlı, ardından da evli bulur. Haşim Piraye’ye gözü gibi bakar, Piraye de artık Haşim’den başkasını düşünmez hayatında.

Ama evlilik iki kişinin iyi anlaşmasından daha da öte bir şeydir. Öncelikle Haşim’in ailesinin emrivakileriyle Diyarbakır’a, Haşim’in ailesinin yanına yerleşirler. Diyarbakır’da bir muayenehane açan Haşim, Piraye’yi de yanında çalıştırır. Ancak İstanbul’lu Piraye burada Haşim’in ailesinin alışık olmadığı şeyleri yapmaktadır. O çalışan bir kadındır, kocasına her zaman evet demeyen ve fikirlerini açıkça söyleyen biridir; ancak Diyarbakır’da yalnız kalmış bir İstanbul kızıdır.

Piraye ilk çocuğuna hamile kaldığında Haşim ve ailesi çok sevinir. Erkek olarak bekledikleri bebek kız olduğunda ailesi, “kızı veren Allah erkeği de verir” der. Ama işler her zaman bu kadar basit değildir. Kızı Dicle’yi doğuran Piraye ardından hastalandığını ve bir daha çocuğu olmayacağını öğrenir. Bu sefer Haşim’in ailesinin tavrı değişir ve Piraye’nin üstüne kuma getirmeye çalışırlar. Olayların ortasında kalan Haşim, Piraye’ye olan aşkı ve ailesi arasında seçim yapmak zorunda kaldığında ailesini seçer.

Haşim’in yeni karısından sakat bir kız çocuğu olur. Piraye ise Haşim’in ortada kaldığını ve günden güne eridiğini görür. Ancak, Haşim’in ailesine ses çıkaramayışı ve karşılarındaki ezikliği Haşim’den intikam alma isteğini doğurur. Bu sırada yeniden doktora görünen Piraye, hastalığının tedavi edilebileceğini öğrenir. En büyük intikamı Haşim’den bir erkek çocuk doğurmak ve onlara yüzünü göstermemek olacaktır. Haşim’e geri dönmüş gibi yapan Piraye tekrar hamile kalır. Ve eşyalarını da toplar, kızı Dicle ile birlikte İstanbul’a geri döner.

Bu arada babasını kaybeden Piraye, babasının muayenehanesini tekrar açar. Bir gün Haşim çıkıp geldiğinde Piraye’nin hamile olduğunu görür ve birleşmeyi teklif eder, çok pişmandır. Ancak buna hiç niyeti olmayan Piraye, Haşim’in ondan son isteğini bile yerine getirmek istemez; oğluna Haşim ismini vermek.

Hayat pişmanlıklarla doludur. Birkaç gün sonra Haşim’in bir tarla davasında adamların üzerine bilerek gittiğinin ve kendisini öldürttüğünün haberini alırlar. İntikamından çok pişman olan Piraye’nin artık tek isteği oğlunun dünyaya gelmesi ve Haşim adını almasıdır.

Piraye, Canan Tan‘ın en özel kitaplarından biri. Kitabı okurken Diyarbakır’ın da tarih kokan o gizemli büyüsüne kapılmadan edemiyorsunuz. Tarihi, insanları…Bugün bile problem olan konulara eğilen Canan Tan, olayları kendisi gözlemleyerek kurgulamış. Anlatımının sadeliği, anlaşılır olması ise ayrı bir özellik taşıyor. Piraye’yi bir solukta okuyacaksınız.

Eklemek istediğim son birkaç şey…Bugün Canan Tan‘ın imza gününe katıldım. Kendisiyle tanışma ve konuşma fırsatı bulmak benim için ayrı bir sevinç. Yazarın ne kadar içten olduğunu görmek ise apayrı bir duyguydu. Piraye’yi henüz bitirmiş olmak ve ardından Canan Tan ile tanışma fırsatı bulmak, yazarı daha da sevmemi sağlayan güzel bir anı…

Canan Tan hakkında bilgi edinmek için tıklayınız.

Canan Tan’ın MorKitaplık’ta yer alan diğer kitapları;

Yüreğim Seni Çok Sevdi