Yüzyıllık Yalnızlık – Gabriel Garcia Marquez

Yüzyıllık Yalnızlık, Gabriel Garcia Marquez‘in yazmış olduğu, 1982 Nobel Edebiyat Ödülü‘ne layık görülmüş, bir klasik haline gelmiş ve benim okumayı çok istemiş olduğum kitaplardan birisidir.

Okuma sebebimi söylemek gerekirse, hem Marquez’in kitaplarından bir tanesini okumayı çok istiyor oluşum, hem de bu kitabın adında beni çeken bir şeyler olmasıdır. Yüzyıllık Yalnızlık denilince aklıma hüzün barındıran, duygusal anlamda sarsacak bir havası varmış gibi geliyor.

Bu kitabı anlatmak çok zor. Yazdıklarım onu basitleştirecek diye korkuyorum, yazmazsam da içimde tutamam bunları. Bu yüzden kitabı okuyalı birkaç gün geçmesine rağmen ancak yazabiliyorum.

yuzyillik-yalnizlikYüzyıllık Yalnızlık, Jose Arcadio Buendia’nın kasabaya gelen çingenelerden gördüğü ilginç eşyaları, simya labaratuvarlarını alarak evinde deneyler yapmasıyla başlıyor kabaca anlatırsam. Jose Arcadio, o kadar meraklı ki bu bilim olaylarına, varını yoğunu bunlara harcıyor, zamanının çoğunu bunlarla geçiriyor. Bunları oğullarına da gösteriyor, ancak genç delikanlıların gözü hiç simyada falan değil. Bu arada eşi Ursula ona kızıyor, bağırıyor, çağırıyor ancak Jose Arcadio’nun tutkusunu engelleyemiyor. Arcadio dediğim dedik bir delikanlı, sert bir adam olurken, Aureliano ise giderek içine kapanıyor, kendi hayal dünyasında yaşıyor. Karakterlerdeki bu özellik, sanki illet bir hastalık gibi nesilden nesile, onların çocuklarına, torunlarına kadar aktarılıyor. Yüzyıllık Yalnızlık, Buendia ailesinin başına gelenler hakkında yüzyıllık bir öykü.

Bu şekilde anlatınca sıradanmış gibi gelebilir, hayır öyle değil. Öyle bir kurmaca, zeka, hafıza (!) isteyen bir öykü ki bu, dediğimi ancak okuduktan sonra anlayabilirsiniz.

Yüzyıllık Yalnızlık’ı okumaya büyük bir hevesle başladım. Çok beğenerek devam ettim. Marquez, bu öyküyü size öyle bir anlatıyor ki, nefes alıp dinlenecek vaktiniz olmuyor. Çünkü her küçük olay bir diğerine bağlı ve şöyle oldu, onun yüzünden böyle oldu, sonra şöyle devam etti diye diye sayfaları çeviriyorsunuz. Hatta belki öykü nasıl başlamıştı unutuyorsunuz. Dediğim gibi, Yüzyıllık Yalnızlık, Buendia ailesinin başına gelenleri anlatan yüzyıllık bir hikaye. Devamlı karakterler evleniyor, çocuk sahibi oluyor, büyüyor, yaşlanıyor… Bu şekilde bir döngü. Aileye her katılan bir anda kitabın anakarakteri oluveriyor.

Kitaba dediğim gibi büyük bir hevesle, büyük bir hızla başladım, ancak devamını öyle getirdiğimi söyleyemeyeceğim. Yeni doğan çocuklara devamlı olarak aynı adların verilmesi, kimin kiminle olduğunu karıştırmama, karakterlerin birbirine girmesine sebep oldu. Kim kimin çocuğuydu, kim kimin nesiydi hepsi birbirine girdi bir yerden sonra. Bir de aynı ismi taşıyan çocuklar hep aynı karakterde büyüdükçe hoppalaa başa mı döndüklerim bitmedi. Ancak yazar bunu şöyle açıklıyor, kendisi de çocukluğunda aynı adı taşıyan bir sürü akraba arasında büyümüş, karakterleri yazarken kendi ailesinden çok etkilenmiş. Bu nedenle bunu edebiyat yoluyla aktarmak istemiş. Ama malesef birkaç kuşaktan sonra bu aynı isim olayı bazen beni bunalttı diyebilirim. Son olarak, bu tekrarların tabi ki bir nedeni var, yazar olayları çok güzel bir yere bağlayarak toparlıyor, bu yüzden finalden memnun kaldığımı eklemek istiyorum.

Peki, o kadar okumak istemişsin bu kitabıi okudun ve memnun kaldın mı, değdi mi derseniz… Yüzyıllık Yalnızlık, benim beklentilerimi karşılamadı ( her klasik mükemmel olmak zorunda, onu mutlaka beğenmeliyiz diye bir şey yok değil mi?). Yüzyıllık Yalnızlık’ı okumuş ve çok beğenmiş olan okurlarımız beni mağzur görsünler bu yüzden. Ancak, kitabın Nobel Ödülü’ne layık görülmesini anlayabiliyorum. Çünkü Marquez’in anlatış biçimine, yazışına, cümlelerine, kitabın akışına baktığım zaman mükemmeldi. Sıkıcı olabilir, ama edebiyat açısından önemli bir kitap olmasını anlayabiliyorum ve hak veriyorum.

Kitapta bazı şeyler sizi gülümsetecek, ben özellikle yeni bir buluş diye getirilen her şeye insanların verdikleri tepkileri görünce öyle oldum. Şimdi bizim hayatımızda her şey son teknoloji, belki artık şaşırmıyoruz, ama ilk defa buz gören bir insanın neler düşünebileceğini, onunla ne hayaller kurabileceğini aklınıza getirebilir misiniz? Bu şekilde çok güzel ayrıntılar vardı kitapta.

Yüzyıllık Yalnızlık, size önerebileceğim bir kitap, Marquez’le tanışın, Nobel Ödülü almış kitaplarla tanışın. Benim gibi okumaya heves ettiğiniz ancak şimdiye kadar elinizin gitmemiş olduğu kitaplara başlamak için cesaret versin size. Unutmayın ki okumazsanız bir fikriniz olmaz.