Gölün Kıyısında, acıyı, kardeşliği ve yeniden hayata tutunmayı anlatıyor.
Son hiç umulmadık şekilde geldi; ve üstünden çok uzun vakit geçinceye kadar ortada uzanan bir olaylar silsilesi bulunduğunu göremedim…
İşte bu cümle, kitabın arka kapak tanıtım yazısından, beni kitaba çeken şey oldu. İster istemez öyküsünü merak ettim. Sonuç, müthiş.
Öncelikle hikaye Kuzey Ontario’da geçiyor. Morrison ailesi, oğulları Luke’un öğretmenliği kazanmasını kendilerince kutluyorlar. Luke’un üniversiteye gidecek olması büyük bir olay, çünkü yaşadıkları yerde kimse genelde üniversiteye devam etmez, çoğu insan çiftçilikle uğraştığı için çocuklar da en fazla liseden sonra ailesinin işlerini devralırlar. Bay ve Bayan Morrison, ertesi gün Luke için bir bavul almaya kasabaya indiklerinde olanlar olur. Bir trafik kazasında hayatlarını kaybederler ve Luke, bir lise öğrencisi olan Matt, henüz ilkokula başlamış Kate ve olanları anlayamayacak kadar küçük olan Bo annesiz babasız kalırlar.
Bundan sonra dört kardeşin birarada kalma ve yaşama mücadelesi başlar. Luke öğretmenlikten vazgeçer ve daha çok çalışarak kendisi yerine Matt’in üniversiteye gidebilmesi için çabalar. Bu sırada iki ağabey, kardeşleri için hem anne hem baba olmaya çalışırlar.
Tabii olaylar plandıkları gibi mükemmel gitmez. Para sıkıntısı, iş bulma sıkıntısı, anne ve babalarının yokluğu ve diğer çiftlikle yaşanan olaylar hayatlarını hiç umulmadık şekilde yönlendirecektir.
Hikaye Kate’in ağzından anlatılıyor. Kate, ağabeyi Matt’i çok seviyor ve hayranlık duyuyor. Çok akıllı olan Matt’in bir gün ileride mutlaka büyük bir adam olacağını düşünüyor. Ancak bazen ağabeyinin bir erkek olduğunu unutuyor. Gelişen olaylar sonrasında onun, yaptığı bir hata yüzünden hayatını mahvettiğini düşünüyor.
Ve yıllar sonra. Kate bir akademisyen ve ailesinden uzakta yaşıyor. Matt’den oğlu Simon’ın doğumgünü partisi için bir davet alıyor. Böylece eve dönüşü onu yıllar önce yaşanan olayları düşünmeye itiyor. Kate bir yandan ağabeyinin yaptığı hatayı düşünürken, acaba gerçekten şimdiki mutsuzluğunun, ailesinden uzaklaşmasının nedeninin ağabeyi Matt mi, yoksa kendisi mi olduğunu keşfetmeye çalışıyor.
Gölün Kıyısında, dört kardeşin hayatının bir gecede nasıl değiştiğini anlatan bir aile draması.
Kitap çok güzeldi. Öncelikle hikayeyi Kate’in ağzından aktarıldığını söylemiştim. Kate’in ağabeyine hayranlığı, olaylara karşı çocukça verdiği tepkiler, duygular çok güzel aktarılmış. Yıllar önce küçücük bir çocukken düşündükleri ile, yıllar sonra başarılı bir kadın olduğundaki düşüncelerinin ayrımını hissedebiliyorsunuz, Yazar Mary Lawson karaktere olması gerektiği gibi gerçekçi bir hayat vermiş.
İlk defa Kanada’da geçen bir kitap okudum. Kitabın adı Kuzgun Gölü etrafında kurulmuş bir kasabadan geliyor ( Kitabın oijinal adı da Kuzgun Gölü, fakat Türkçe’ye Gölün Kıyısında olarak çevrilmiş ). Ontario’daki bu kasabadaki hayat, çevresindeki doğal güzellik çok iyi betimlenmiş. Açıkçası şaşırmadığım ayrıntılar yok değildi, örneğin Kanada’yı hiç sıcak hayal edemiyorum, ancak dondurucu soğukların olduğu kadar güneşli günlerden de bahsedilmiş. Çiftçilik hayatlarının önemli bir parçası, hatta hikayenin de bel kemiği diyebiliriz.
Kitap kesinlikle sıkmıyor. Çünkü ne gereksiz kelime oyunları, ne gereksiz hikayeler vardı. Bir de büyük bir bölüm geçmişte yaşananları anlatsa da, arada günümüze dönüyor ve Kate’in şuandaki hayatıyla ilgili de bilgi ediniyoruz. Yazar çoğu kitap gibi şu yıllar, bu yıllar diyerek bölüm bölüm anlatmamış, ancak hikaye geçişleri çok başarılıydı.
Gölün Kıyısında 23 ülkede yayımlanmış ve başarıya ulaşmış. Türkçe’ye çevirisini Kutlukhan Kutlu yapmış ve başarılı buldum.
Kesinlikle sıradan bir aile dramı değil. Aile olmak, kardeş olmak, kardeşlerine sahip çıkmak ve okumakla ilgili müthiş bir hikaye.