Puslu Kıtalar Atlası – İhsan Oktay Anar

İhsan Oktay Anar’ın ilk kitabı Puslu Kıtalar Atlası, Türk romanlarına yeni bir soluk getirmiş, felsefeyi daha anlaşılır yapmış bir romandır. Kitap Descartes’a ait olan şu ünlü sözler üzerine kurulu; “Düşünüyorum, öyleyse varım”. Puslu Kıtalar Atlası’nın başkahramanlarından olan Uzun İhsan Efendi, bu sözleri düşünür durur. Ancak öyle şeyler düşünür ki, bir anda kafası karışıverir ve hüzünlenir.

“Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar. Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşündüğüm bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.”

Uzun İhsan Efendi, oğlu Bünyamin ile yaşar. Normal hayatında fırsatı olmadığından, bir çeşit şurup içerek uykuya yatar ve rüyasında dünyayı dolaşır. Böylece uyandığında da bir atlas çizmeye başlar. Bu arada eline geçen bir kitaptan “Düşünüyorum, öyleyse varım” diye bir söz öğrenir ve bundan sonra kafasını hep bu düşünceye yorar. Uzun İhsan Efendi, bir gece rüyasında aynaya bakar ve yansıması olarak da oğlunu görür. Daha sonralarda ise artık dünyanın tamamen bir düş, düşlerin ise gerçek bir yaşam olduğuna inanmaya başlar. Bu arada oğlu Bünyamin babasının çalışmadığı halde nasıl geçindiğini, babasının tuhaf davranışlarının sebebini anlamak için bir gece babasının şurubundan içer. Ancak o kadar çok içer ki uyanamaz ve herkes Bünyamin’i öldü sanır. Bünyamin ise gömüldükten sonra çıkagelince herkes Bünyamin’e başka bakmaya başlar ve maceraları bundan sonra başlar. Daha sonrasında Bünyamin’in lağımcı olarak işe girmesinden dilencilerin arasına karışıncaya kadar yaşadığı bin bir olay anlatılır. Bu sırada Bünyamin babasını daha iyi anlar ve tüm olanların babasının düşlerinden başka bir şey olmadığını öğrenir.

Puslu Kıtalar Atlası başlarda biraz karışıkmış gibi gelse de ilginç öyküsü sizi hemen sarıveriyor. Osmanlı dönemlerinde geçen roman, yan karakterlerin hayatlarını da içeriyor. Bünyamin’in yaşadıklarını okurken bir yandan da kişilerin birbirleriyle olan ilginç bağlantılarını öğreniyorsunuz. Kitaba heyecan ve farklı tat katan bu karakterlerin Bünyamin ile kesişen hayatları ise ayrı bir macera. Ayrıca kitapta anlatılan karakterlerden Efrâsiyâb’ın maceralarını anlatan bir İhsan Oktay Anar kitabı da bulunmakta.

Konusuna gelince, felsefeyi bu şekilde günlük hayata sokarak  anlaşılır kılan İhsan Oktay Anar gerçekten iyi bir iş çıkarmış. Kitap Türkiye’de yeni bir çığır açmış olarak kabul ediliyor.  Düşünme gücünün özellikleri hakkındaki kitap, sıradan bir insan olan Uzun İhsan Efendi’nin, okumamış bir insanın, akıl yoluyla neler yapabileceğini ve düşüncelerinin sınırlarını zorlayışını anlatıyor. Düşünmek ile varolmak kavramları arasında  bir bağ mı yoksa ince bir çizgi mi var, bunun sırları Puslu Kıtalar Atlası’nda.

Ayrıca kitabın içinde yer alan tüm olaylarda tarihe de bir adım daha yakından bakmış oluyorsunuz. Eski İstanbul ve Osmanlı halkı hakkında, hikayelerde yer alan dönemin şartlarına uygun tıp ve benzeri bilimlerin uygulanışı , dünyanın en eski mesleklerniden birini  yapan dilenciler hakkında  bir çok şey öğreniyorsunuz:)

Puslu Kıtalar Atlası, felsefeyle yeni tanışanlar için ve uykusunda da olsa yeni maceralara koşmak isteyenler için birebir.

Bu kitaba kitapyurdu.com’dan indirimli fiyata sahip olabilirsiniz

Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar