Son Kamelya sevilen yazar Sarah Jio’nun Türkçe’ye çevrilen son kitabı. Bu kitabı tam olarak tek bir kategoriye göre sınıflandıramadım, romantik , macera ve gizemin bir arada harmanlandığı başarılı bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Sarah Jio Son Kamelya’da, ender bulunan bir kamelya çiçeğinin öyküsünü anlatıyor. İngiliz Kraliyet Sarayı’ndan çalınan bu çiçeğin tek örneğinin yetiştiği Livingston Malikane’sine, bu son kamelyayı çalmak üzere giden Flora ve yıllar sonra bu köşkün yeni sahipleri olarak oraya giden Addison’ın benzer hayat hikayelerini aktarıyor.
Flora, 1940’lı yıllarda ailesinin yanında fırında çalışmaktadır. Fırıncılıktan ziyade daha çok botaniğe ilgi duyan Flora, bir gün fırına gelen bir adamdan teklif alıyor. Teklife göre, New York’tan İngiltere’ye hareket eden gemiye binecek, Livingston köşkünde geçici olarak dadılık yapacak ve onların güvenlerini kazandıktan sonra bahçelerinde yetişen, türünün tek örneği Middlebury Pembesi Kamelya’nın yerini bildirecektir. Flora uluslar arası çiçek hırsızlığı zincirinin içinde bulur kendini birden. Bu görevi ailesini kurtarmak adına yapacaktır ancak hesaba katmadığı bir şey vardır o da dadılık yapacağı çocukları o kadar sevmesi ve hayatının aşkıyla tanışacak olmasıdır.
Addison ise 2000’li yıllarda oldukça popüler bir peyzaj mimarıdır. Eşi Rex’in ailesi İngiltere’deki Livingston malikenesini satın aldıktan sonra, Rex’in romanına da katkıda bulunur amacıyla köşke giderler. Addison’ın bu eski malikanedeki edindiği ipuçları ona çözmesi gereken sırlar olduğunu gösterirken bir yandan da geçimişinden kurtulmaya çalışmaktadır.
Evin eski hanımı Leydi Anna’nın keşfettiği sır ne, evin kahyası Mrs. Dilloway ne gizliyor, Middlebury Pembesi hala var olmakta mı işte bunların cevabı Son Kamelya’da.
Çiçeklere adanmış bir hayatın kapıları sizler için açılıyor Son Kamelya’da.
İlk olarak Son Kamelya’nın öyküsüne bayıldığımı söylemem gerekir. Yazar kitabın önsözünde büyükannesinin bahçesinde görmüş olduğu kamelya çiçeklerinden yola çıkarak bu romanı yazdığını söylüyor. Ortaya çok güzel bir kurgu çıkmış. Son Kamelya’nın gizemli öyküsü sizi içine alıveriyor, o ulaşılmaz çiçeği bulmak ve görmek için siz de bir hisse kapılıyorsunuz.
Sarah Jio’nun kitaplarının Türkiye’de çok sevildiğini tekrar hatırlatayım. Sarah Jio’nun kalemi kesinlikle güçlü. Aynı türlerde başka romanlarla karşılaştırdığınızda hemen fark ediliyor. Son Kamelya’da aynı şekilde güçlü ve akıcı bir anlatıma sahip. Sizi kesinlikle sıkmıyor. Ayrıca Amerikalı yazar bu kitabında İngiltere’de geçen bir öyküyü anlatıyor. Oradaki yaşamı sanki o dönemde yaşamışçasına bize aktarabilmiş. Ben hikayeyi okurken sık sık Jane Eyre’yı ( Charlotte Bronte ) düşündüm, ona benzettim kendimce.
Hikaye iki koldan anlatılıyor. Bir Flora’nın bir de Addison’ın ağzından dinliyoruz. Her bölüm heycanlı bir şekilde bitiyor, bu nedenle ardı ardına çevirmek istiyorsunuz sayfaları. Böyle iki koldan yürüyen hikayelerde genellikle görülen sorunlardan bir tanesi hikayelerden birinin zayıf kalmasıdır. Ancak Sarah Jio bana göre böyle bir hataya düşmemiş. Flora’nın hayatında neler olduğunu merak ettiğimiz kadar, Addison’ın geçmişini de öğrenmek ve sırları nasıl çözeceğini görmek istiyoruz. Bu anlamda da başarılıydı.
Sarah Jio okurları genellikle yazarın son sayfalarda sizi bolca şaşırttığını söyler. Son Kamelya’da da öyle oldu. Yaz günlerinde sizi muhteşem bir bahçeye götürecek olan Son Kamelya’yı zaman kaybetmeden okuyun:)
Morkitaplık’ta yer alan diğer Sarah Jio kitapları;